Korona Günlükleri Vol.3
Nisan 4, 2020Hepinize merhaba Digital Yazarlar takipçileri. Bugün 00:00 itibariyle karantinada 20.günüm bitmiş ve 21.günüme doğru emin adımlarla gitmekteyim. Hayatımda hiç bu kadar evde durmayı sevmeyen biri olarak rekora koşuyorum ve daha ne kadar sürecek bu karantina süreci hiçbir bilgim yok. Yürek yiyerek koronavirüse artistlenip dışarı kaçasım var. Ama bu yazıyı okuduğunuzda “Yok artık ne dışarı çıkması?” diyeceğinizi biliyorum. Sakin olun tabii ki çıkmayacağım 🙂 Şu da bir gerçek ki ev hali hiç güzel değil. Tahmin edebileceğiniz kadar bet bir durum. Bu yüzden kendimi işe ve okula vermiş durumdayım. O zaman gelsin mi Korona Günlükleri Vol.3?
Korona Günlükleri Vol.3: Üçüncü Hafta
Kendimi karantinaya aldığımdan bu yana üçüncü haftam ve bugünün tarihi 4 Nisan 2020 Cumartesi. Haftasonunu bile sevmeyen ve yeni bir haftanın başlamasını iple çeken ben bu hale yeterince adapte olmuş değilim. Şimdi diyeceksiniz ki “koronavirüs günlükleri yazıyorsun, korona günlükleri vol.1 yazında da planlı olmaktan bahsediyordun ne oldu?” Elbette ki günüm planlı ve programlı. Ancak kapalı bir ortamda nereye kadar sıkılmadan ve planlı bir şekilde gününü geçireceksin? Dilerim tez zamanda kurtuluruz, hayırlısı.
Biraz da Şöyle Sıkılayım
Tatile girdiğimizden beri her hafta sabah 9’daki ders için söylene söylene uyandıktan sonra ders sürecinin ardından gün benim oluyor. Küçücük bir pencereden sızan gün ışığı odamı aydınlatmaya yeterken artık havaya da bulaşmış olan minik canavarlar yüzünden sadece penceremden dışarı bakmakla yetiniyorum. Bir oturup bir kalkıyorum, bir uzanıyorum ama yok. Acaba amuda kalksam sıkıntım geçer mi ki? 🙂
Hayatımda Bu Kadar Çok Uyumadım
Karantina sürecinde geç yatmaya alıştığım için bugün de sabahladım tabii ki. Okul zamanı da maksimum gece saat 2’de yatan biriyim ama o gece pire gibiydim. Okula gitme gibi bir derdim olmadığı için sabahladım tabii ki. En son yatağıma uzanır pozisyonda bilgisayarımı kucağıma almış yazı yazarken hatırlıyorum kendimi. Sonrası yok. Ta ki bilgisayarımın yere sertçe düşmesine kadar. O zaman ayıldım işte.
En iyi arkadaşım bilgisayarımı yere kapaklanmış bir şekilde görünce canımı aldılar sanki. Neyse ki şu an durumu iyi. Canım bilgisayarım 🙂 Nazik bir şekilde masamın üstüne koydum ve uyku moduna girdim. Öyle bir uyumuşum ki gözümü açıp telefona baktığımda akşam saat 5’ti. Ortağımdan bir sürü mesaj. “Uyan artık nerdesin bir sürü iş birikti. Aloo kime diyorum ben.” Arkadaş grubundan gelen mesajlar ve hiçbirini görmeyip uyuyan ben “Yuuuh” diye yatağımdan kalktım. Tabii o an ev ahalisinden “hiç uyanmasaydın” diye bir ses işittim. “N’apalım tabiatımız böyle” diye cevap verdim. Ev ahalisi için gün bitmişken asıl benim için gün yeni başlıyordu. Ortağımla aramızdan geçen özür konuşmasından sonra görev paylaşımı yaparak işlere başladık. Yapacak bir şey yok bizde hayat gece başlıyor 🙂
Dohtor Bu Nee?
Çiçek fidelerimi ektim. Her gün onları suluyorum, seviyorum ve konuşuyorum. Birinin adını Nedimi, öbürünün adını âşık ve diğerinin adını da maşuk koydum. Edebiyatı da seven biri değilim ama bu isimler aklıma nereden geldi hiç bilmiyorum. Çiçeklerle konuştuğum gibi eşyalarla konuşmaya başlamış olmalıyım ki mutfakta kahve yaparken “kiminle konuşuyorsun çocuğum?” dedi babaannem. O zaman anladım ki durum ciddi. Kahve makinesinin “kahven oldu” deyip kahveyi fincanıma döktükten sonra babaannemin şaşkın bakışları üzerimde odama kaçıverdim. Dohtor bu nee, deliriyom mu ben?
Babaannemin Antika Vazosu
Karantinadan ne yapacaklarını şaşırmış annem ve babaannem sanki bayram geliyor gibi evi dip köşe temizledi. Dedem ve ben de tabii ki odada tıkılıp kaldık. Oturma odasıyla yan yana olan salonda duran antika vazo babaannemin en kıymetlisidir. Yani babaannemin canını alın ama vazosunu almayın. Namaz vakti yaklaştığı için abdest almak üzere yerinden kalkan dedem oturma odasının kapısından çıkarken o sırada ben de televizyonda haber izliyordum.
“Allah seni ne yapmasın adam” diye bağırmaya başlayınca babaannem “Ne oluyor yahu” diye yerimden kalkıp yanlarına gittim. Meğer dedem kolay gelsin demek için yanlarına uğramış, yanlarından çıkarken de vazoyu devirmiş ve vazo kırılmış. Ev kadınları durur mu hiç başladılar adama saldırmaya. Babaannem: “Evlendiğimizden bu yana 60 yıl geçti ben bu vazoya bir şey yapmadım. Sen bir kerede kırdın adam” diye çıkıştı dedeme. Vazoyu yapıştırayım diye düşündüm ama öyle bir yerinden kırılmış ki yapıştırılması zor. Babaannem başladı ağlamaya. Adam kolay gelsin dediğine mi yansın, babaannemin ağlamasına mı?
Sonuç, bizim edi ile büdü hala konuşmuyorlar. Bütün ev seferber oldu barıştırmak için ama ikisi de birbirinden inat. Onlar inatsa ben de inadım. Barışacaksınız işte o kadar!
Not: Dedem dışarı çıkamayacağını kabullendi ve evde oturuyor 🙂
Devlet Amcadan “20 Yaşından Küçükler Dışarı Çıkamayacak” Açıklaması
Koronavirüs karantinasından önce uyuz ama bir o kadar da tatlı kuzenimle atışmıştık. Elbette bunun bir rövanşı olacaktı. Henüz 18 yaşında olmasına ve aramızda küçük kardeşi kadar yaş farkı olmasına rağmen beni uyuz etmeyi sever. Hal böyle olunca ben de onu uyuz etmeyi severim tabii ki.
Koronavirüs ülkemize girdi gireli görüşemedik de zaten. Özledim de keratayı ama nasıl rövanşı alabilirim diye düşünürken dün akşam vakti bir işaret geldi. 20 yaş altı çocukların dışarı çıkması yasak. Yerimde hop oturup hop kalkarken “Bu kadar da cuk olmaz ki canım” deyip telefona sarıldım. Kuzenimi aradım tabii ki. Aramızda geçen konuşma aynen şu şekilde:
Ben: Naber bücür?
Kuzenim: İyidir uyuz. (Niye aradığımı anladı :))
Ben: Uyuz? Neyse bir şey diyeceğim sana. Sen şimdi 20 yaş altısın ya. Dışarı çıkamıyorsun artık haberin olsun.
Kuzenim: Salak. (Fena kızdı)
Ben: 20 yaşın dolana kadar otur ağla. 21 yaşından sonra dışarı çıkabileceksin.
Dııt dııt dııt dıııtt… Vee telefon kapandı. Aradığınız kuzene şu anda ulaşılamıyor. :)Tabii ki sataşıp öcümü aldım ondan. Arkadaş grubuyla çaktırmadan dışarı çıkıp resim atarken iyiydi ama. Otur şimdi evde uyuz kuzen 🙂
Birbirimize bulaşmadan edemesek de en iyi anlaştığım kuzenimdir kendisi. Ve sanırım ömrümüz boyunca birbirimize sataşmadan edemeyeceğiz. İyi ki varsın bücür 🙂
Bir korona günlüklerinin daha sonuna geldik. Karantina günleri elbette gelip geçici. Hayat normale dönene kadar sosyal mesafe kuralına uyalım. Önümüzde daha yaşanacak güzel günler var. “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler. Motorları maviliklere süreceğiz.” Lütfen evde kalın.
Yazan: DG1