Çikolata: Kakaodan Çikolataya Uzanan Mutluluk Hikayesi

Çikolata denince ilk akla gelen insan ruhuna kattığı mutluluk olsa gerek. Ekmek üzerine sürüleni, pastaların olmazsa olmazı, sıcak soğuk içecekleri, bitter, sütlü, beyaz, fındıklı, fıstıklı, dolgulu bin bir çeşit seçenekleri ile dünya üzerinde fethetmediği çok az kalp vardır sanırım 🙂 Kalp demişken sadece ruha değil, tıbben kalbe de şifa olan bir yanı var çikolatanın.

Kahvenin yanına en çok yakışanlardan biri olan çikolatanın kahve ile çok da benzer bir başlangıç hikayesi var aslında. Bir ağacın meyvesi kakaonun ilk keşfi, M.Ö. 1500’lerde bugünkü Meksika topraklarında yaşayan Olmeklerin, farelerin kakao meyvelerini yediklerini gözlemlemesiyle başlıyor. Kakao meyvesiyle tanışan Olmeklerin keşfiyle çikolata önce saf kakaodan elde ettikleri acı bir içecek olarak hayat buluyor. Olmekleri, Aztekler ve Mayalar takip ediyor. Kakaoyu ezip su ile karıştırarak, içine, çeşitli baharatlar ekliyolar. Kakaonun enerji veren, rahatlatan ve mutlu eden özelliği sebebiyle, Aztekler ve Mayalar döneminde kakao kutsallaştırılıyorlar. Bolluk ve bereket simgesi kabul edilen kakao çekirdekleri bu medeniyetlerde öylesine değer kazanıyor ki, ticaret de para yerine de kullanıldığı söyleniyor. Dini törenlerde dahi kullanılan kakaonun günümüze kadar gelen bilimsel adı “Theobroma Cacao” da “Tanrıların Yiyeceği” anlamına geliyor.

Çikolata Adım Adım Keşfedildi

16. yüzyılda Kristof Kolomb’un Amerika keşfi bir anlamda çikolatanın da keşfi sayılır diyebiliriz. Amerika Keşfi sırasında ilk olarak İspanyollar tarafından fark edilen kakao önce Avrupa’ya oradan da tüm dünyaya yayıldı.

1700’lü yıllarda Fransızlar kakao çekirdeklerini öğüten hidrolik bir sistemi icat etti. Ardından 1800’lerde Hollanda’da kakao tozunu ve yağını ayrıştırabilen bir makinenin icat edilmesiyle hamur kıvamındaki ilk çikolatanın yapımının da önü açılmış oldu. Bu sistem sayesinde çikolata daha homojen oldu ve çikolatayı üretmek daha az maliyetli hale geldi. Bu zamana kadar zenginlerin ve kraliyet ailelerinin lüks içeceği olan çikolatanın halkla buluşmasının önü böylece açılmış oldu.

İlk katı çikolata İngilizler tarafından icat edilirken  İsviçreli Daniel Peter sekiz yıllık bir çabanın ardından çikolatayı sütle birleştirerek, ilk sütlü çikolatayı bulan isim olarak tarihe geçti. ABD, 1893 yılında Tatlı makinesini icat etti ve fabrikada çikolata üretimine başlandı. Ne diyelim Allah hepsinden razı olsun 🙂

Kakao Meyvesinin Çikolataya Dönüşümü

Yılda 2 kez meyve veren kakao ağacı tadının acılığının tam tersine oldukça narin. Gövdesinde oluşabilecek herhangi bir hasar ile meyve vermeyi kesebiliyor. Bu sebeple elle toplanıp işlemden geçiriliyor. Önce kavrulan kakao çekirdekleri daha sonra ezilerek hamur kıvamına getiriliyor. İçerisine şeker ve istenilen diğer malzemeler ( süt, fındık, kakao yağı) eklenerek sıvı hal alan kakao özütü, kalıplara konularak son şeklini alıyor ve muhteşem çikolatalar böylece ortaya çıkıyor.

Çikolata ve Sağlığımıza Etkileri

Tabii burada bahsedilen şekersiz, acı çikolata. Örneğin, kakaonun içeriğindeki antibakteriyel özellik dişlerimizi çürüklerden koruyor. Bizi hep çok çikolata yeme dişlerin çürür diye kandırmışlardı 🙂 İşin şakası bir yana dişlerimizi çürüten çikolata değil içindeki şeker. Şekersiz acı çikolata ise kalp sağlığından ruh sağlığına kadar ölçüsünde tüketildiğinde şifa kaynağı.

Evde Organik Çikolata Nasıl Yapılır?  

Organik nutella yapmışız, evde organik çikolata yapmaz mıyız hiç 🙂

Malzemelerimiz;

150 ml eritilmiş kakao yağı
2.5 tepeleme yemek kaşığı ham kakao
Tercihen 1 tatlı kaşığı vanilya
 3 yemek kaşığı bal veya 1 yemek kaşığı pudra şekeri ( şeker ölçüsünü damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz)
1 çay kaşığına yakın tuz

Kakao yağını ben mari usulü eritip, önce pudra şekeri ya da balı ekliyoruz. Ardından kakao, vanilya ve tuzu da ekleyip mikserle iyice karıştırıyoruz. Damak zevkinize göre içine fındık, fıstık, badem ekleyebilirsiniz. Silikon kalıplara çikolatanızı boşaltıp, soğuyana kadar oda sıcaklığında, sonrasında yaklaşık 3 saat buzdolabında bekletirseniz çikolatalarınız artık hazır demektir. Afiyet olsun 🙂