Online Eğitim Modeli Koronavirüs ile Öne Çıktı

Gündemimiz belli. Koronavirüs salgını ve bu salgının hayatımızın her alanına etkileri. Online eğitim modeli var olan bir sistem iken salgın sonrası farklı bir boyut kazandı. 11 Mart günü ülkemizde ilk koronavirüs vakası görüldükten iki gün sonra okullar önlem amaçlı tatil edildi. 1 haftalık kısa bir toparlanma sürecinin ardından hafta başında yani 23 Mart Pazartesi günü itibariyle online eğitime start verildi. Özellikle ilk ve orta öğretimde veliler ve öğrenciler bu yeni sisteme adapte olmaya çalışırken 25 Mart akşamı yapılan son açıklamaya göre okulların kapalı kalma süresinin 30 Nisan’a kadar uzatılarak eğitimin online olarak devam edilmesine karar verilmesi uzaktan eğitim ile ilgili tartışmaları da gündeme taşıdı.

Tartışma diyorum çünkü bir görüş online eğitim modelinin örgün modelin karşılığı olduğunu belirtirken, karşıt görüş olarak bu model ile çocukların sağlıklı bir öğrenim göremeyeceğini söylüyor. Peki sizce hangisi doğru? Online eğitim modeliyle yaklaşık 2 yıldır eğitim alan biri olarak bu sistem ile ilgili birebir deneyimleyerek yaşadığım tecrübeleri paylaşarak konuya bir bakış açısı getirmeye çalışacağım. Bu konuya cevabınızı yazının sonunda yorum bölümüne bırakabilirseniz sevinirim. Öncelikle online eğitimin ne olduğunu aktaralım ve ardından konuyu biraz daha derinleştirelim. Hadi başlayalım.

Online Eğitim Modeli Nedir?

Online eğitimin temeli esasen uzaktan eğitim olarak yaklaşık bir asra dayanıyor. Posta, radyo ve televizyon yayınları, CD, mektup gibi birçok yöntemin sonunda günümüz teknolojinin gelişmesiyle birlikte derslerimiz yanımızdan hiç ayırmadığımız akıllı telefonlarda yer almaya başladı.

Bugün online eğitim adı altında tek bir modelden bahsetmemiz doğru olmaz. Çünkü teknoloji ve internet ile harmanlanan yeni nesil online eğitim sürekli gelişiyor. Halihazırda bulunan sistemlere bir bakalım. Video kayıtlarından, canlı bağlantı ile yapılan yayınlara, televizyon üzerinde verilen dersler ve daha da ötesine geçerek sanal sınıf ortamına kadar çeşitli şekillerde yapılabiliyor. Ortak nokta fiziki bir derslik ortamında bulunma zorunluluğunun olmaması. Yani tamamen evden eğitim modeli.

Dünya üzerinde online eğitim modelini kullanan ülkeler arasında ülkemiz de var. Ancak koronavirüs öncesi ağırlıklı olarak sertifika veren özel kurumlarda ve üniversite lisans ve yüksek lisans programlarında kullanılıyordu. Yurtdışında master yapmak isteyip yapamayanlar, çalışma hayatına atılıp yüksek lisans yapmak isteyenler için avantajları çok fazla. Maddi olarak örgün sisteme göre daha az harcamanız oluyor. Çünkü dünya para verip ders alacağınız üniversiteye yakın bir ev veya yurt bulmak, barınma ve yol masraflarına bütçe ayırmak zorunda değilsiniz. Ders saatlerinizdeki esneklik aynı zamanda çalışma hayatını yürütenler için de kolaylık. Aynı koşullar lisans programlarındaki öğrenciler için de avantajlı.

Peki sorun nerde? Yıllarca Açıköğretim Fakültesi ile yapılan kıyaslamalar aslında bugün online eğitim için yapılıyor diyebiliriz. Örgün eğitimdeki gibi bir eğitim olur mu? Hele ki çocuklar ne kadar verim alabilir? Bu soruların şu günlerde sık sorulduğunu çevremden de duyuyorum.

Bugünün Online Eğitim Modeli Ne Değildir?

Öncelikle Ondan bahsedersek bu sorularla ilgili biraz daha net cevaplara ulaşabiliriz. Bugün sanal bir sınıf ile canlı olarak öğretmen ve öğrencinin aynı anda karşılıklı bir araya geldiği model açıköğretim sistemindeki gibi kitabını al evde çalış modelinin çok ötesindedir. Ancak aniden geçilen bu sistemin hem öğrenci, hem öğretmenin adapte olması açısından bir bocalama dönemine de gebedir. Bunu bir kenara koyalım.

Her öğrencinin öğrenme alışkanlığı, ders çalışma alışkanlığı farklıdır. Bazı çocuk daha sosyal bazıları daha içine kapanık olabilir. Biri çekinmeden soru sorarken diğeri sınıf ortamında ayağa kalkıp soru sormaktan ya da yanlış cevap vermekten çekince duyabilir. Online eğitim modeli aslında bu noktada çocuklar için avantaj sağlayabilir. Ayrıca online eğitim sistemi dersi yaptın, bitti, çıktın sistemi değildir. Ya da hasta olup okula gidemedin ders gitti sistemi hiç değildir. Bu noktada da öğrencinin derslerden geri kalmaması için avantajlıdır. Çünkü kaydedilen derslerin tekrarı mevcuttur.

Öğrenci ve öğretmen etkileşimi vardır. Dolayısıyla evden kendi kendine ders öğrenme şekli gibi bir çıkarımda bulunmak da doğru olmaz. Tabii ki örgün eğitimde olduğu gibi yüz yüze bir iletişimin olmaması daha zayıf bir iletişim şekli olabilir. Ancak yeni neslin teknoloji kuşağı olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum 🙂 Onlar için interaktif ortamda eğitime alışmak çok daha kolay olabilir.

Şimdi biraz daha detaylara inelim ve şu an uygulanan ilköğretim, lise ve üniversitelerdeki sistem ile koronavirüs öncesinde daha yaygın kullanılan online eğitim kurslarını yakından inceleyelim.

Koronavirüs ile Geçilen Okul Sisteminde Online Eğitim

Asıl düğüm noktası burada zaten. Aslında her eğitim sisteminin kendine göre avantaj ve dezavantajları var. Örgün eğitimde ders kaçırma durumunda tekrar şansınız yok. Anlamadığınız bir konunun tekrarını talep etme şansınız yok. En fazla bir soru sorarsınız o da öğretmene bağlı olarak cevap alabilirsiniz ya da alamazsınız. Örgün eğitim modelinde okuyanlar az çok bu durumları yaşamışlardır.

Ancak örgün eğitimin bir disiplini ve düzeni var. Evin içerisinde aynı disiplini sağlamak zor olabilir. Sonra dersi izleme imkanının verdiği rahatlıkla evde dersten kaytarma olaylarına daha sık rastlayabilirsiniz. Ya da özellikle ilkokul düzeyinde öğretmenlere olan duygusal bir bağ var. İlkokul öğretmenimi düşününce hala yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Şu an olduğu gibi 🙂 Bu tip bağları online modelde kurmak imkansız mı? Hayır. Ancak hem öğretmenin hem öğrencinin bu modele adapte olabilmesi zamana bağlıdır.

Fark olmayan en önemli nokta eğitim kalitesidir. Bunu birebir online eğitim modeli almış ve bu eğitimlerle edindiğim bilgileri iş hayatıma da yansıtmış biri olarak söylüyorum. Yani çocuğunuz bilgi açısından eksik kalmaz. Sorun adapte olmaktır ki bu da çocuktan çocuğa göre değişir. Aynı durum okula yeni başlayan, farklı bir okula giden çocuklarda da yaşanmıyor mu? Bugün ki durumun bundan çok da bir farkı yok. Üstelik bir krize bağlı olarak gelişen ve en ideal çözüm olarak sunulan bu sisteme bir şans vermek gerekmez mi?

Ayrıca önümüzdeki 10 yıllık bir süreç sonunda teknoloji ve eğitimin gelebileceği noktayı şöyle bir düşünürsek sonuç bizi online eğitim sistemine götürmez mi? Bu sistemi daha doğru değerlendirmek için yapılacak şey aslında çok basit. Direk sistemin içine dalmak. Yani herkes için online eğitim imkanı sunan online eğitim sitelerinden yararlanmak 🙂

Yakından Tanımak İçin Online Eğitim Alın

Yaklaşık 2 yıldır online eğitim sisteminden faydalanarak farklı eğitimler aldım. Tesadüf bir arkadaşımın tavsiyesi başlayan online eğitim yolculuğumda kişisel gelişim, yeni nesil meslek modelleri, iş hayatıyla ilgili deslekleyici eğitimlerden faydalandım. Ücretsiz ya da çok düşük bütçelerde olması sebebiyle seçme özgürlüğümün olması güzeldi. Vakit ayırıp saat ayarlayıp gitme derdim yok. İşimden gücümden geri kalma derdim yok. Kendimden maddi manevi ödün verdiğim bir şey yok. Yani kısaca denemekten kaybedeceğim bir şey yok. Canlı ders saatlerinde bulunmaya çalıştım. Çünkü eğitmeniniz karşınızda sor soruyu al cevabı durumu güzel. Ama yeri geldi derse giremedim. Tekrarlarını izledim. Anlamadım mı sistem üzerinden yine hocalara ulaşmak mümkün.

Sizi herhangi bir yer tavsiye etmeyeceğim. Sadece samimiyetle online eğitim modeli ile ilgili net bir fikir için bir haftalık kısa programlarla dahi olsa denemenizi ve anlamanızı önereceğim. İnternete girdiğinizde bu konuda eğitim alabileceğiniz siteleri bulmanız mümkün. Gönlünüze göre, aklınıza yatanı seçip koronavirüs sebebiyle evde kaldığımız bu dönemde hem kendiniz için yeni bir uğraş edinip, hem online eğitim sistemini daha yakından, uygulamalı olarak tanıyabilirsiniz. Belki de böylece çocuklarınız da daha çok yardımcı olabilirsiniz.